EKŞİ MAYALI EKMEK İSTERSENİZ...

EKŞİ MAYALI EKMEK  İSTERSENİZ...
...BUYRUN, BİR DİLİM ALINIZ

26 Aralık 2010 Pazar

ZEYTİN EZMELİ EKMEK



Zeytinli ekmek yapmak zahmetlidir, bi kere önce zeytinlerin çekirdeklerini çıkarmak gerekir. 
Dün buzdolabına bir şeyler yerleştirirken, raftaki zeytin ezmesi gözüme ilişti. Tam "aman bunu aldırdılar, yemediler üstelik" diye hedef gözeterek söyleniyordum ki, zeytinli ekmek yerine zeytin ezmeli ekmek yapmak nasıl olur düşüncesi aklıma geldi. Acaba hamuruna mı katmalı, yoksaaa?...


Sabah, ekmek hamurunu yoğurdum;  3 tatlı kaşığı toz maya, 1 tatlı kaşığı bal, 1 çay kaşığı tuz, 1,5 su bardağı ılık su ve 4 su bardağı (silme) un.
Hamuru henüz kabarmadan  ikiye ayırdım;  her bir parça hamuru 30 cm eninde 20 cm boyunda olacak şekilde ve 1/2 cm incelecek kadar parmağımla bastırarak incelttim.
Her bir hamura 2'şer yemek kaşığı zeytin ezmesini sürdüm, yaydım.
Dikdörtgenin kısa kenarından diğer tarafa doğru, hamuru rulo yaptım ve kabarması için yağlanmış tepsiye yerleştirdim.
Ilık yerde bir saat kadar bekledikten sonra, 180 derecedeki fırında 40 dakika pişirdim. Fırından çıkıp dinlenip ılınan ekmekleri kestim veee ta-taammm; işte size zeytin ezmeli ekmek!


Afiyet olsun!
.

14 Aralık 2010 Salı

PESTOLU ve KURU DOMATESLİ EKMEK


Buzluktaki pesto sosu ve bir avuç kuru domatesle, nefis lezzeti olan bir ekmek yaptım.
Önce, temel ekmek hamurunu yoğurdum. Yarım saat kadar dinlendi hamur, biraz kabardı. Makarma sosu olarak alınıp, tümü tüketilememiş hazır pesto (fesleğen) sosunu ekleyip, yeniden yoğurdum. Bu defa, hamurun iyice kabarmasını bekledim.
Hamur kabarırken, bir avuç kurutulmuş domatesi sıcak suda bekletip, yumuşattım ve blenderla parçaladım.
Kabaran hamuru 30 santim çapında olacak şekilde elimde yavaş yavaş bastırıp açtım, domates kurularını üstüne yaydım ve rulo yapıp, bohça şeklinde katladım.
Ekmek şekli verip, yağlanmış tepsiye yerleştirdim, yarım saat kadar kabardı ve 180 derecede, kızarana dek 40 dakika kadar pişirdim.
İşte size yeşilli kırmızılı ekmek!


Afiyet olsun!


Üstteki fotoğrafta yeşil renk tam anlaşılmıyor, ışık ayarını becerememişim.
Burada biraz daha mı iyi?

.

6 Aralık 2010 Pazartesi

FOCACCİA; DOMATESLİ PARMESANLI VE DENİZ TUZUYLA


Geçen haftaki hedefini şaşıran çalışmadan sonra, bu hafta sonuç olumlu.
İşin sırrı, maya miktarında ve hamurun başlangıçtaki sertlik derecesinde imiş. Çözdüm!
Yakında diğer çeşitlere de sıra gelecek.


Burada, başka fotoğraflar var.


Tarif için, şunu kullanabilirsiniz.
.

29 Kasım 2010 Pazartesi

FOCACCİA DERKEN TAVA EKMEĞİ


Bu değişimin(!)  hikayesini şuradan okuyabilirsiniz.
Buralara kadar yormuşum sizi, hiç değilse, size temel focaccia hamurunun ve ekmeğinin tarifini yazayım, zahmetinize değsin!

30 gr. taze maya, ya da iki küçük paket kuru maya,
1 çay kaşığı toz şeker,
100 ml. ılık su,
bir kapta eritilip, çatalla çırpılarak, iyice karıştırılıyor. 10 dakika kadar sonra mayalı su kremamsı bir görüntü aldığında hazır oluyor.
Bu sıvıya,
100 ml. daha ılık su,
1 çay kaşığı tuz ekleyip,
500 gr. unla karıştırıp, yoğurmaya başlıyorsunuz.
8-10 dakika sonunda, hamurunuz hazır oluyor. Bir kaba koyup, üstünü bir bezle örtüp, ılık bir yerde 1,5 saat kadar kabarmaya bırakıyorsunuz.
Yeteri kadar kabardığını anlamanın ölçüsü, parmağınızı hamura bastırdığınızda puf puf olup içine çökmesi.
Sonra, bu hamuru ikiye bölüp, elinizi yağlayıp, 1 cm. kalınlığında ve 30 cm. genişliğinde olacak yuvarlak bir şekilde yassıltıyor, üzerine isterseniz deniz tuzu serpiyor ve 220 derecede 20-25 dakika pişiriyorsunuz.
Afiyet olsun!
.

3 Kasım 2010 Çarşamba

İKİ AYRI HAMUR YOĞURMAYA ÜŞENİNCE...

Ekmek bitmiş, hamur yoğurayım. 
Unlara bakıyorum, yarım çavdar unu, yarım ruşeymli un.
Bir defada iki ekmek yapıyorum genellikle, hamuru yoğurmuşken, fırın çalışmışken ikisi bir arada çıkar düşüncsiyle.
Ancak bu defa iki farklı çeşit un var, iki ayrı hamur yoğurmak gerekecek.
Kızım kek ısmarladı, kek yapma projesi de var.
Dur bakalım ne olacak? İki çeşit unu karıştırırım, ruşeyli çavdar unlu ekmek olur.
Olur mu?
Pek güzel oldu hem!


Sabah kahvaltıda kızım iki dilim yedi.
Gerçi diş teli nedeniyle kenarlarını bırakıp içini yedi ya, olsun. Çıtır kabuk en sevdiğim yeridir ekmeğin, iki dilimin kenarlarını da ben yedim.


Tarif vermiyorum, şunu öneriyorum: En temel ekmek ölçünüzü kullanın, sadece unları karışık kullanın, karışımlarla size özgü sürprizli lezzetler yaratın.
Elinize sağlık.

.

25 Ekim 2010 Pazartesi

KABAKLI PIRASALI KEK-EKMEK

Bu hafta sonu yaptığım ekmek ruşeym unluydu, ekmek kalıbında pişti. Kısacası, size gösterecek bir özelliği yoktu.
Oysa, tarifini Ekmekçikız'da yazdığım kabaklı pırasalı kek-ekmek kesinlikle denemeğe değer.


Tarif için, burayı tıklayın, isterseniz.




Afiyet olsun.

.

19 Ekim 2010 Salı

MISIR UNLU SÜTLÜ EKMEK

Mısır ekmeği, sabah kahvaltısında ve taze iken tadına doyulmaz bir lezzettir. Bunun için taze mısır unu en önemli gerekliliktir ve bulmak çok zordur.
Taze bile olsa, sadece mısır unu kullanarak yaptığım ekmek, her defasında tıkız ve sert oldu. Sonunda, mısır ununun yarı yarıya beyaz unla karıştırıldığında bu sorunun aşıldığını keşfettim.


Bu defa,  yarı yarıya mısır unu ve beyaz un kullanmanın yanısıra, su yerine sadece süt koyarak yaptım, harika oldu!


İkişer su bardağı mısır unu ve beyaz una, bir buçuk su bardağı ılık süt, yarım tatlı kaşığı deniz tuzu, bir yemek kaşığı esmer şeker, bir buçuk yemek kaşığı kuru maya ekledim, on dakika kadar yoğurdum.
Üstü kapalı olarak ılık yerde (genellikle fırının içinde, çünkü ısı sabit oluyor) bir saate yakın beklettim.
İki tane on beş santim çapında dört parmak yüksekliğinde cam fırın kabını zeytinyağıyla yağladım. Yağlı ellerimle hamuru iki parçaya ayırıp, iki yuvarlak beze yapıp cam kapların içine yerleştirdim.
Yarım saat kadar tekrar kabarmalarını bekleyip, 180 derecedeki fırında yarım saat kadar pişirdim. Pişirmenin yaklaşık onuncu dakikasında, ekmeklerin üstüne bıçakla bir çizik attım.
Kızarınca, kabından çıkarıp, telin üstünde soğumaya aldım.
Ilıkken kesip, kahvaltının keyfini çıkardık.


Afiyet olsun.



.

14 Ekim 2010 Perşembe

ZAHTERLİ EKMEK

Kaç zamandır yeni ekmek yazmamışım, fotoğraflamamışım. Ekmek yapmadığımdan mı dersiniz? Yooo! Öyle denk düşmüş işte.
Dün, bu hafta için yaptığım ekmek erken bitince, yenisini yapmak gerekti.
Elimi un torbasına attım, beyaz un var. İyi.
Biraz un, biraz üzüm pekmezi biraz deniz tuzu, biraz maya... Birazların ölçüsü daha önceki tariflerde var, kaldı ki, benimki daha çok el ve göz kararı ölçüsüyle.
Bir avuç yulaf ezmesi ekleyelim. Başka, başka, başkaaaa... Hah biraz da Antakyalardan gelmiş zahter katalım hamura.


Yoğurdum, ılık yerde bekledi, kabardı, ekmek kalıbına almadan bir-iki yumrukla gazını kaçırdım.
Kalıpta da dinlendi, yarım saat kadar.
Sonra fırın, 180 derecede pişti, ılıklaşması beklendi, dilimlendi.
Kahvaltıda kızım tadına baktı, "hımm, güzel olmuş!".
Tamam işte, afiyet olsun.




.

17 Eylül 2010 Cuma

RAMAZAN GEÇTİ YA, OLSUN PİDESİ HEP VAR!

Ramazan pidesiz olur mu?
Olmaz tabii ki!


Çocukluğumda, akşam üstleri fırının önünde elimde bir yumurta ve ekstra susamla kuyruğa girdiğim aklımda, özel pide için. İsteyen yumurta ve susam ekletirdi pidesine.


Ekmek yapmaya başladıktan sonra, cesaretlenip ilk denediğim çeşit ramazan pidesiydi, fena da olmamıştı. Aradım blogda, tarifini yazmamışım. İtalyan pidesininkini yazmışım oysa.
Bu defa da tarif yazamıyorum, daha doğrusu yapılışını tarif edemiyorum. Yenilişini tarif edebilirim bir güzel!


Öncelikle, akşamüstü fırınların pide üretimini had safhaya çıkardıkları, mis kokuların sokağı çepeçevre sardığı zamanda alacaksınız pidelerinizi.
Eliniz yanmasın diye çift kat kalın kağıtla tutacaksınız.
Top patlasın diye bekleyip, akşam ezanı okunurken kaç kişiyseniz o kadar dilim keseceksiniz. Bıçağı yandaki kahveden, çayları söylerken almış olacaksınız. Köşedeki bakkaldan alınan tereyağı ve beyaz peynir eklendiğinde softaya, ziyafet tamam demektir.

Bu sona kalan, kibarlık lokması yani.
Sen al, hadi hadi sen al sen, diye ikramı yapılan.


Hiç şüphesiz aldı birisi son lokmayı, pide yemem denir mi?
.

13 Eylül 2010 Pazartesi

ÇITIR KABUKLU "MAÇ" EKMEĞİ ya da SÜTTOZU EKMEĞE YAKIŞIR MI?

Referandum sonuçları çabuk belli oldu, olsun varsın, maç seyredeceğiz nasılsa, el mahkum! 
Beklerken ekmek mayalayayım, araya tatil girdi ihmal ettim hamura elle girişmeyi, yoğurmayı. Fırsat bu fırsat, içimdeki cini çıkarırım belki, böylece.
Ne yapmalı?
Biraz beyaz un, biraz köy ekmeği unu karışımından, ruşeymli unun üçte biri kalmış, gerisi maya, tuz, şeker, ılık su. 
Tamam işte! 
Tamam değil işte!
Süttozunu unuttum. Bugün markette görünce almıştım. kaç zaman önce okuduğum tariflerde vardı, ekmeğin geç bayatlamasını sağlıyormuş. Aramış, bulamamıştım. Bugün görünce aldım, nihayet.


Hamuru yoğurdum, mayalandı, iki saate yakın kabardı. Yarısını tepsiye dizdim, sandviç ekmeği olsun diye, yarısını da ekmek kalıbına yerleştirdim. 
Biraz daha kabardılar, bıçakla kesikler attım, ekmeklerimin façası olsun. 
Sonra 180 derecede yarım saat piştiler. Önce sandviçleri aldım, kalıptaki ekmek beş dakika daha durdu.




Kalıptan çıkan ekmek tel üzerinde durdu, ılındı, kesilir hale geldi.  Üzerine, tereyağı yakışır dedim.
Dışı çıtır, içi pamuk, tam istediğim gibi ekmekler olmuş, denemesini ve sağlamasını yapmış oldum: Süttozu ekmeğe yakışırmış!
O sırada maç bitti ve yenilmiş olarak ikinci olduk, madalya aldık.


Maç sonucu nedeniyle hayal kırıklığı içindeki kızım seslendi içeriden, "karnım acıktı ne kokuyor böyle, çok güzel" . Söyledim ne kokusu olduğunu. Sandviç ekmeği isterim dedi, içine de beyaz sür. Eyvallah efendim, sürdük bile. 


Afiyet olsun.

.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

PATATESLİ EKMEK



Funda'yla buluştuğumuzda söz ekmeğe de geldi. "Patatesli ekmek yapıyorum sık sık, güzel oluyor, uzun süre taze kalıyor" dedi.
İlk fırsatta deneyeyim diye, ne kadar patates, nasıl yapıyor sordum, öğrendim.


Dün akşam/gece televizyonda Emmy töreni seyretme saatine dek, mayaladım, pişirdim.


Kaç zamandır en sevdiğim un olan ruşeymli unla, -yok eksik oldu, çavdarla beraber en sevdiğim un o- ekmek yapmıyordum. Un seçimim tamam, patatesler haşlandı.
Ben bu hamura yoğurt katsam biraz yine, geçen gün yulaflı ekmek yaparken iyi olmuştu.
Esmer şeker yerine pekmez, tuzsuz olmaz zaten.
Biraz da beyaz un iyi olur, yoksa çok esmer olacak.
Bakalım şimdi, pişme biçimi nasıl olsun?
Tamam, hamurun yarısını tava ekmeği yapayım, yarısını tepside pişireyim, hazır gevşek bir hamur olmuşken, ciabatta'yı denk düşürüveririm bakarsın.


Önce tava ekmeği pişecek.
Pek güzel oldu, tam istediğim gibi bir tava ekmeği... Ayy,biraz fazla kızarmış buncağız, tühh! Yok yok, değilmiş, gayet güzel.


Şimdi sıra tepsi de.
İyi güzel, bu da pişti. Boyları biraz küçük mü oldu hani ciabbata'ya niyetlenmişken... Yok yok, daha iyi sandviç gibi.


Gördüğünüz gibi, her soruya bir cevabım ve her soruna bir çözümüm var. Niyet önemli bence, ekmek evde yapılıyorsa, temel kuralları biliyorsanız, lezzet ve sağlıklılık garanti demektir. Gerisi ağız tadı, o da nasıl hoşunuza gidiyorsa.



Tarif mi dediniz?
Olur yazayım, ama bilin ki asıl tarif sizin unu eklerken el ölçünüz, hamura dokunurken aldığınız his, pişerken çıkan kokunun karar veren yol göstermesi.


Şöyle bir miktarı kullandım, aşağı yukarı:


4 orta boy haşlanmış ve ezilmiş patates,
4 yemek kaşığı yoğurt,
2 yemek kaşığı pekmez,
1 tatlı kaşığı deniz tuzu,
5 bardak ruşeymli un,
3 bardak beyaz un,
2 yemek kaşığı kuru maya,
2 su bardağı ılık su.


Bütün malzemeyi katıştırıp, unu azar azar ekleyip, on dakika kadar yoğurdum.
Ağzı kapalı bir kapta, ılık yerde iki saate yakın süre kabardı, iki katına çıktı.


Önce tava ekmeğini fırına verdim:
Her tarafı çelik orta boy tencereyi 220 dereceye getirilmiş fırında 20 dakika beklettim, hamuru koymadan tencerenin içine zeytinyağı sürdüm.Yarım saat ağzı kapalı ve 200 derecede, on dakika ağzı açık ve 180 derecede pişirdim.


Kalan hamuru, yağlı kağıt serilmiş tepsiye avuç büyüklüğünde parçalar koparıp, şekil vererek yerleştirdim. Tavanın işi bitince, tepsiyi fırına yerleştirdim. Onlar 180 derecede ve yaklaşık 25 dakikada piştiler.


Afiyet olsun efendim.


.

22 Ağustos 2010 Pazar

YULAF EZMELİ EKMEK / SANDVİÇ ya da "AA! SİZ EKMEKÇİKIZ MISINIZ?

Hafta sonu, bir doğum günü daveti aldık; kızım ve ben. Arkadaşımın oğlu oniki yaşını bitiriyor. Üstelik, arkadaşımın iki arkadaşının da geçmiş-gelecek doğum günleri kutlaması aynı gün yapılacakmış.
Yer mesele değil ev bahçeli, çocuklara da yer var, büyüklere de. Ancak nüfus çok olunca, herkes bir yiyecek getirsin denmiş. Payıma ekmek yapmak düştü. Ahh, daha ne isterim?
Kalabalıkta dilimlemekle uğraşılmasın diye, sandviç ekmeği yaptım.


Ortak doğum günü partisinin misafirlerinden bir kısmını ilk kez görüp tanıştım. Ekmekleri yapan kadın olarak tanıdılar beni önce. Yediklerinin tadını beğenip tarif istediler, "olur veririm, e-posta ile gönderirim" dedim. Olmaz, bu vaatler sonra unutulur dediler. "Unutulmaz canım, hem blogda yazıyorum" dediğimde, sanal kimliğim kaçınılmaz şekilde ortaya dökülüvermiş oldu: "Aa, siz Ekmekcikız mısınız, okuyorum sizi" demez mi diğer doğum günü kızı!...



İşte arkadaşlar, bunlar partiye getirdiğim ekmekler, fırından henüz çıkmış, ılınıyorlarken.


Bu da, size vaadettiğim tarif. Elinizi korkak alıştırmayın, ekleyin mayayı, suyu, unu yoğurun gitsin! En fazla iki denemede nefis ekmekler pişiriyor olacaksınız, emin olun.




Yulaf Ezmeli Ekmek/Sandviç


Malzemesi:


-3 su bardağı beyaz un,
-2 su bardağı yulaf unu,
-1 su bardağı yulaf ezmesi,
-4 yemek kaşığı yoğurt,
-4 yemek kaşığı zeytinyağı,
-1/2 su bardağı süt,
-1 su bardağı su,
-1 yemek kaşığı kuru maya,
-2 tatlı kaşığı esmer şeker,
-1 tatlı kaşığı deniz tuzu,
-1 yemek kaşığı elma sirkesi.


Yapılışı:


-Mayanın kabarmasını garanti etmek isterseniz, önce ılık su, şeker, tuz ve mayayı bir kapta karıştırıp kabardığını görünüz, sonra unu ekleyip, yoğurmaya başlayın.
-Yaklaşık beş dakika sonra, hamur karışıp, toparlanır. Kulak memesi kıvamını bulunca yeter, uzun süre yoğurmak gerekmez.
Toparlarken un ya da su eklemek gerekliyse bunu azar azar yapınız.
-Hamuru ağzı kapalı bir kapta, ılık bir yerde, bir saat kadar mayalanıp kabarmaya bırakınız. Burada kabarma ölçüsü iki katına kadar çıkmasıdır.
-Sonra hamuru parmaklarınızla bastırıp çöktürünüz, yani gazını alınız ve elinize avuç içi büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlak şekil veriniz, yulaf ezmesine batırıp yulaflı kısmı üste gelecek şekilde, yağlanmış ya da yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak diziniz.
Hamur elinze yapışmasın diye avucunuzu az zeytinyağıyla yağlayabilirsiniz.
-Fırını 180 dereceye ayarlayıp, yaklaşık 20 dakika ya da kızarana dek, pişiriniz.
-Fırında çıkarınca, tel üzerine alıp, ılınmasını bekleyiniz.


Afiyet olsun!


Not:
Sorunuz varsa hemen bir mail atınız, cevabınızı bulacaksınız.

.

15 Ağustos 2010 Pazar

SANDVİÇ Mİ BİSKÜVİ Mİ?

Ekmek yapma maceramın ilk zamanlarında KFC bisküvisi diye bilinen gevrek sade poğaçadan yapmıştım, çocuklar pek sevmişti.
O zamandan sonra, arada sırada yaparım, özellikle kahvaltıda arkadaşları varsa çok makbule geçen bir ikram olur. Bu poğaça-bisküviler nötr tadı sayesinde, isterseniz peynirle isterseniz reçelle yenebilir.

Bu sabah hamur yapım aşamasında, un ve yağ miktarlarıyla biraz oynadım. Yağı azaltıp, yoğurt ekledim, unu çoğalttım.
Her zamanki kıyır kıyır hali azaldı, daha yumuşak sandviçler oldu. Bunu da beğendik, doğrusu.

Malzemesi şöyle, aşağı yukarı:

2,5 su bardağı un
1 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı toz şeker
1 paket kabartma tozu
2/3 bardak süt
1/3 bardak yoğurt
4 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapmaya başlamadan fırını 200 derecede ısıttım.
Un, kabartma tozu, tuz ve şekeri karıştırdım. Ortasını aralayıp süt, yoğurt ve zeytinyağını koydum, karıştırarak hamur haline getirdim.
Hamur yumuşaklığı -malum- kulak memesi ayarında olsun diye, un ekleyebilirsiniz.



Hamuru tezgahın üstünde elimin ayası ve sonra parmaklarımla bastırıp, şöyle bir parmak kalınlığında açtım.
Su bardağının ağzıyla hamuru kestim, yağlı kağıt serdiği tepsiye aktardım.
Kalan hamuru tekrar toplayıp, açtım, tekrar kestim, taa ki hamur bitene dek.


Sonra fırına yerleştirdim tepsiyi ve de kızarana dek -yaklaşık 15 dakika kadar- pişirdim.
Sonrası mı?  İyilik sağlık!
Afiyet olsun.


.

8 Ağustos 2010 Pazar

TATLI MI TATLI! İSKOÇ EKMEĞİ / SCONE




40 Fırın Ekmek Kitabı'nı karıştırıyordum geçende. İskoç ekmeği scone'nun tarifini gördüm.
Ekmek demek tam doğru mu bilmiyorum, çünkü scone daha çok bir kurabiye çeşidi sayılır. Hafif tatlı ve daha çok limonlu krema eşliğinde yeniyor.
Sabah kahvaltısında tercih edildiğinden, yine de ekmek sınıfına girer bence.


Yaparken, şu tarifi uyguladım, yine de üşenenler için yazayım, nasıl yaptığımı.


2 su bardağı un, 4 çorba kaşığı şeker, 1 çay kaşığı tuz ve 1 paket kabartma tozunu karıştırdım.
100 gram tereyağını önceden buzluğa koydum ki sertleşsin ve rahat rendelensin.
2 yumurtayı bir kenarda çırptım hazırladım. Bir de ½ bardak krema hazır ettim.


Un karışımının üstüne tereyağını rendeledim ve sadece parmak uçlarımla hafif hafif  karıştırdım.
Karışıma çırpılmış yumurta ve kremayı ekleyip, fazla örselemeden karıştırmaya devam ettim.
Dikkat buyurunuz yoğurmak yok! Aksi halde scone'nun pişince sertleşmesi ihtimali var.
Hamuru ikiye ayırıp, unlanmış tezgahta parmak uçlarımla bastırıp her bir parçayı bir parmak kalınlığında açtım. Bıçağı unladım, (aksi halde yumuşak hamur yapışıyor, kesilmiyor) ve 6 eşit parça halinde kestim.
Yağlı kağıt serdiğim tepsiye aralıklı olarak dizdim.
Önceden ısıtılmış 200 derecede fırında  yaklaşık 10-15 dakikada piştiler.



Evet, işte bu da işbirlikçisi ve de eşlikçisi limonlu krema! Ocaktan henüz alınmışken.




Bugünkü kahvaltımızın ilk el yapımı ürünü sandviç ekmeğiydi. 
Dışı çıtır, içi pamuk bu ekmeği, hamuru bir kez kabartarak yaptım. Mayalarken bir yemek kaşığı pekmez koyduğum için rengi hafif koyu oldu.
.

6 Ağustos 2010 Cuma

SANDVİÇ EKMEĞİ

Yaz tatili nedeniyle ara verdim, amma, iki senedir her pazar sandviç ekmeği yapıyorum.
Oğlum, sabah kahvaltı yapmadan çıktığı için, okulda büyük teneffüsde arasına peynir konulmuş sandviç ekmeği yiyor, arkadaşlarına da yediriyor!

Size denenmiş, çok iyi sonuç alınmış bir tarifi vereyim burada.


Sandviç Ekmeği

Malzemesi:

1 su bardagi süt
1/2 su bardağı su
2 tatlı kaşığı maya
4 tatlı kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1/4 su bardağı zeytinyağı
2 çorba kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı mahlep (istenirse)
5 su bardagi un (silme dolu olacak)
Üstüne sürmek için yumurta akı, susam ve/veya toz şeker
İçine koymak için 2cm lik küpler halinde kesilmiş dil peyniri ve/veya parça çukulata

Yapılışı:

1. Elde yoğuracaksanız süt ve su karışımına maya ve şekeri ekleyin. 15-20 dakikada maya çalışıp, kabarır.

2. Daha sonra tuz, sirke, yağ ve un eklenip ele yapışmayan bir hamur yoğurun. Hamuru ılık bir yere koyup, iki katına çıkması için yaklasik 1 saat bekleyin.

3. Ekmek makinası kullanacaksanız, önce sıvıları, sonra unu, şekeri, tuzu ve mayayı ekleyip, hamur yoğurma programında çalıştırın.

4. Kabaran hamurdan sandviçinizin olmasını istediğiniz büyüklükten biraz küçük parçalar alıp (kabaracak, unutmayın) yuvarlak veya oval şekiller verip, yağlı kağıt yaydığınız tepsiye kendisi büyüklüğünde aralıklar bırakarak sırayla yerleştirin.
Tepsiye dizmeden önce, içine malzeme koymak isterseniz o işlemi de yapmanız gerekiyor.

5. Üstlerine çırpılmış yumurta akı sürüp, içine peynir koyduysanız üstüne susam, çukulata koyduysanız esmer şeker serpip, hamurun iki katına çıkması için yaklaşık 30 dakika bekleyin.

5. 180 derece ısıtılmış fırında sandviçlerin üstü kızarana dek, yaklaşık 25-30 dakika pişirin. Fırından çıkarınca, sandviçleri tepsiden alıp bir telin üstünde ılınmaya bırakın.

Arzu eden için, burada ve burada eski sandviç ekmeği yazıları var.

.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

AÇMA - Pastane Usulü

Kuzucuklarımın uzak diyardaki tatillerinin bitmesine az kaldı. Geldiklerinde birkaç gün saatleri şaşacak, zaman farkını geriye çevirmek doğuya gelindiğinde, daha zor oluyor.

Şimdiden kolları sıvayıp, "özlemişlerdir" faslından yiyecek üretip, şu saat bu saat demeden yiyebilmeleri için buzluğa, dolaba depoluyorum.
40 Fırın Ekmek Kitabı'nda tarifini okuduğum açmayı beğeneceklerdir, ikisi de kahvaltıda açma yemeyi sever.

Pastane Açması'nı yaparken tarife uydum, tek farkla margarin yerine tereyağı koydum.


Malzemeler:

3 bardak beyaz un
1/4 bardak fındıkyağı
1 çorba kaşığı şeker
1 silme tatlı kaşığı tuz
2 tatlı kaşığı kuru maya
1 bardak su

Hamuru açarken 75 gram tereyağı, üzerine sürmeye 1 yumurtanın sarısı.


Yapılışı:

1. Önce unu, tuzu, şekeri ve kuru mayayı geniş bir kapta karıştırdım.
Ilık su ve fındıkyağını ekleyip, 5 dakika kadar yoğurup, yumuşak bir hamur haline getirdim.

2. Hamurun kabının ağzını kapatıp, 20 dakika oda sıcaklığında dinlendirdim.


3. Hamuru 12 eşit parçaya ayırdım. Elime zeytinyağı sürerek, parçaları tezgah üzerinde yuvarlayarak düzgün bezeler yaptım.

4. Bezelerin üstlerine tereyağını eşit parçalar halinde koydum. Hamuru üzerine yağı dağıtarak ve parmak uçlarımla yassıltıp, çekiştirerek 15-20 cm çapında açıp, incelttim.


5. Hamuru ince bir rulo yapar gibi sarıp, ruloyu simit yapar gibi burdum ve uçlarını birleştirdim.

6. Açmaları fırın tepsisine aralıklı olarak yerleştirip 30 dakika kadar ılık bir yerde bekletip, kabardıklarını gördükten sonra, üzerlerine yumurta sarısı sürdüm. 


7. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında yaklaşık 15 dakika pişirdim.

Afiyet olsun!

.

18 Temmuz 2010 Pazar

BAZLAMA NİYET, PİTA'YA KISMET!

Tatilde yemek yediğimiz Ali Usta'da ekmek yerine bazlama yiyorduk, çok hoşumuza gidiyordu.
Bazlama neymiş derseniz, saçta pişmiş ekmek/köy ekmeği diye tanımlayabilirim.
Bazlama yapan kadınlara sordumdu; sırrınız nedir, bazlama yapılırken neye dikkat edilir?
Dediler ki, madem ekmek mayalıyorsun, bildiğin gibi yap, mayasını azıcık fazla koy ve hamuru da biraz daha sert kıvamlı yap.
Sordum: Benim "saç"ım yok, nerede pişireceğim, fırında mı?
Büyük bir teflon tavan varsa olur onda, orta hararetli ateşin üstünde dediler.
İyi, güzel!

Ancak ve lakin, evdeki hesap çarşıya uymadı.Bizim bazlamalar kimlik değiştirdi!
Artan hamur ziyan olmasın diye daha küçük boy yaptığım hamur teflonda pişti de, daha geniş olan (aşağıdaki fotoğrafta ortada olan) pek başarılı olmadı. Üstelik bu pişme işi, tahminimden çok daha uzun sürdü. 

Bunun üzerine kalan iki parçayı (iki kenardaki daha açık renk olanlar) fırında pişirdim. Sonuca bakarsak, onlar da bazlama değil pita oldular.
Neyse, bu da bir kazanç! Ekmekcikız usulü pita yapmış oldum, fena mı?



.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

ADALARDAN BİR YAR GELİR BİZLEREEE!...

İngilizlerin çok sevdikleri ve et yemeklerinin yanında sebze sosuyla tükettikleri bir tür ekmekcikleri vardır, "Yorkshire puding" dedikleri.
Adındaki "puding"i görünce, alıştığımız tatlıyı düşünmeyin, bu bildiğiniz hamur işi!
Burada bir İngiliz leydisi nasıl yapılacağını çok güzel anlatmış, bir bakınız derim.

Ya da, ona bakmayın, benim tarifime bakın!
Aşağıdaki pofuduklar benim eserim.




Yorkshire Pudding

Malzemesi:
*1,5 su bardağı süt
*2 bardağı un
*3 yumurta
*1 çay kaşığı kabartma tozu
*1 çay kaşığı tuz

Yapılışı:
Un, kabartma tozunu, tuz karışımına sütü ekledim.
Mikserle çırparken yumurtaları tek tek kırıp, çırpmaya devam ettim; boza kıvamında bir hamur oluştu.
Hamuru, yarısına gelecek miktarda olmak üzere, muffin kalıbına paylaştırdım.
Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 15-20 dakika kadar pişirdim.



Pudingimiz fırına girmeden önce poz verirken...

.

4 Temmuz 2010 Pazar

İTALYAN USULÜ: CİABATTA ve PİTA

Sabah yürüyüş yapmıştım, güya yine çıkacaktım. Sonra, bi dolu can sıkıntısı dolaştı etrafımda, tepemde. Ne sinema ne güzel hava, hiç gözüme gözükmedi.
Neyse ki, "ekmek bütün acılara iyi gelir": Yemek olduğu kadar, belki daha da çok yapmak. O zaman ne duruyorum ki?


Napoli yolculuğundan beri aklımda İtalyan ekmeği yapmak vardı.
Ekmek kitaplarındaki tarifleri gözden geçirdim. Önceden biga maya yapmak gerektiği ortaya çıktı, ee, zaman yok. Belki, hafif hileli bir yol bulurum diye bloglara baktım. Sonunda bir Ciabatta, bir de Pita yapmaya karar verdim.

İkisi de sert kabuklu ekmekler, içleri yumuşak oluyor. Biri İtalyan, öbürü Yunan; Akdeniz yani.
Aslında, iki ekmek de bizim dışı çıtır, içi pamuk ekmeklerin havasında. Aşinayız, yani.


CİABATTA




Tarifini Kırk Fırın Ekmek'ten aldım.
Hamur kek hamuru kıvamında olduğu için, toparlaması hüner istiyor. Elim alışınca, daha az yayılmış bir ekmek yapabilirim, umarım.


PİTA




Selin Çağlayan'ın pita ölçüleri gayet başarılı.
Ancak benim pitalar, kendilerini yassılaştırma işlemini eksik yaptığım için, sandviç görünümünde oldular. Gelecek sefere daha yassı pitalar yapmak amacındayım.

Aslında ters hedef tutturdum, pita yuvarlak, ciabatta yassı oldu.
Bir de tersi olsaydı, onikiden vurmuş olacaktım.
.

12 Haziran 2010 Cumartesi

ÇİKOLATALI SANDVİÇ

Akşamüstü sokak simiti yapıyordum, daha doğrusu yapmaya niyetlenmiştim.
Elim değmişken hamurunu fazlaca yoğurayım da, yarısından başka bir şey (şey=ekmek, sandviç, pide) yapayım düşüncesindeydim ki, dolaptan unu alırken siyah çikolata paketini görünce karar verdim.
"Çocuklara ne zaman çikolatalı ekmek yapmıyorum, bu defa onu yapayım!"

Yaptım da!
Buyrun burada:


Şimdi bu sandviçlerin payına, simit hamurundan yapılmak düştü.
Yani şöyle bir hamur:
500 gram un, 4 çay kaşığı kuru maya, 2 çay kaşığı tuz, 1,5 bardak ılık su.
Kulak memesi kıvamı iyidir, biraz tok bir hamur tercihen, yumuşak değil.

Hamuru yoğurup, yarım saat kadar kabarmasını bekledikten sonra, 10 parçaya böldüm.
Hamurları el ayası büyüklüğünde parmaklarımla yassıltıp, aralarına iki tablet çikolata yerleştirip, rulo edip, zeytinyağladığım avucumda silindirik hale getirip, tepsiye yerleştirdim. Siyah çikolata bitince, sütlü ne gün duruyor.
İçindekini ayırt edebilelim diye, siyah çikolatalıların üstüne esmer şeker serptim ve yallah, fırına!
180 derecede yarım saatte piştiler.
İşte size, çıtır kabuklu, içi çikolatalı nefis sandviçler!

Afiyet olsun!
.

6 Haziran 2010 Pazar

ÖLDÜRÜCÜ BLOGUN ÖLÜM NESNESİ! ya da SEROTONİN YERİNE GEÇEN...

Aman deyim!
Başlığı ciddiye filan almayın sakın!
Sadece keyfim yerinde, kızımın sınavı bitti gitti, okul bitmediyse bile bundan sonrası eğlence.
Yağmur yağdı da serin serin!
Eh, dahası? Çook şükür!

Ben de kolları sıvayıp, bir ekmek yapayım diye mutfağa girdim.
Söke Un'un, ruşeymli unundan ekmek yapmamıştım, son birkaç seferdir. Bizim evin en sevilen ekmekleri, ruşeymli unla yaptıklarım.


Sağda gördüğünüz karton kutudan iki tane yarım kg.luk torba çıkıyor. Genellikle her seferinde bir torbadan ekmek yaparım.
Bu defa, ikisini de yoğurma kabına boca ettim.
Üstüne 1,5 kap süt (1 kap yaklaşık 220 ml. kadar, bir su bardağından az fazla) ve 1,5 kap ılık su ekledim.
Karton kutudan çıkan mayayı, deniz tuzunu ve göz kararı harnup pekmezini (bu da dört yemek kaşığı kadar!) de katınca, iş tümünü yoğurup, hamur etmeye kaldı.
Sonra, hamuru ılık fırında ağzı kapalı olarak koydum ve  ben Ekmekçikız'a sınav gününü hikaye ederken, o kabardı.
Yuvarlak cam tepsiyi yağladım ve avuç içi kadar beş parçasını aralıklı olarak yerleştirdim. Kalan hamuru da yine yağlanmış ekmek kalıbına aktardım.

Biraz daha kabarsınlar diye bekleyip, önce yuvarlak ekmekcikleri yarım saat kadar 180 derecede pişirdim.
Ardından, keskin bıçakla boydan boya bir çizik attığım kalıptaki hamuru fırına verdim. O da, aynı derecede ve sürede pişti. Ilıyana dek tel üzerinde beklettim.

Bu arada itiraf ediyorum, sandviçlerin bir tanesini "azıcık ucundan..." diye başlayıp yedim bitirdim. Güya, önce niyetim "akşamüstü kahvaltısı olur", idi. Zeytin, peynir, kaymak, bal derken, akşamüstü kahvaltısından çıktı iş, oldu sana akşam yemeği!
N'apalım!
Kaç gündür sınav geçsin diye beklerken, telleme peyniri gibi olmuştu sinirler. 
Bu iri öğün serotonin yerine geçti, artık. 


Yukarıdaki koca somun burada dilimlenmiş halde. Bakın, kaç günlük tayınımız oldu/olacak.
.

5 Haziran 2010 Cumartesi

İTALYAN PİDESİ Mİ DESEM? "FOCACCİA"

Bu defa yazıyı Ekmekcikız'dan ödünç aldım. Bu haftasonu sınav heyecanımız var, yeni tarif deneme havasında değilim.

*********




Ne zamandır yapmıyorum, focaccia mı yapsam?

Fotoğraftaki son yaptığım, üstteki link verdiğim tariften az farklı, bu defa.


FOCACCİA (Kekik ve Parmesanlı)

Malzemesi:

Hamuru için
*330 ml. su
*5 su bardağı un
*1 tatlı kaşığı deniz tuzu
*2 yemek kaşığı bal
*1 yemek kaşığı kuru maya
*3 yemek kaşığı zeytinyağı
Üstü için
*Bir tutam kekik
*İki tutam rendelenmiş parmesan
*İki diş ince kıyılmış sarmısak

Yapılışı:

Makinem yok artık, hamuru elimle yoğurdum.
Hamurun kabarması için, ılık yerde bir saat kadar beklettim.
İki tane yaklaşık 30 cm. çapındaki tepsiyi zeytinyağı ile yağladım.
Tezgahın üstünü unlayıp, elimi hafif yağladım ve hamuru ikiye bölüp, herbir parçayı elimle bastırarak, yaklaşık 20 cm çapında açtım, tepsiye yerleştirdim.
Hamurların üstüne biraz zeytinyağı ile halleştirdiğim kekik, sarmısak, parmesan karışımını sürdüm.
Tekrar kabarması için, (yaklaşık tepsi kadar büyüdüler) üstlerini örtüp, bir saate yakın süre bekledim.
Fırını çalıştırmadan önce, hamura parmakla bastırıp, çukurcuklar oluşturdum.
180 derecede ısıtılmış fırında 40 dakika pişirdim.

.

23 Mayıs 2010 Pazar

MISIR UNLU, YABAN MERSİNLİ, FINDIKLI KEK

Efendim, kekin yapılış öyküsü şurada, tarifini buraya alalım.



KEK: MISIR UNLU, YABAN MERSİNLİ, FINDIKLI

Malzemesi:

* 3 yumurta
* 1 su bardağı toz şeker
* 1,5 su bardağı mısır unu
* 1,5 su bardağı buğday unu
* 1 paket kabartma tozu
* 1 su bardağı yoğurt
* 1/2 su bardağı süt
* 1/2 su bardağı fındıkyağı
* 1/2 su bardağı yaban mersini
* 1/2 su bardağı fındık

Yapılışı:

* Yumurtaları ve şekeri çırpınız. Ardından sırayla, yoğurt, süt ve yağı ekleyip çırpmaya devam ediniz.
* Kabartma tozu katılmış unları karışıma ekleyip, sıvılara yediriniz.
* Son olarak, blenderda çekilmiş yaban mersini ve fındık karışımını ekleyip, abartmadan karıştırınız.
* Kek hamurunu, yağlanmış ve unlanmış kek kabına döküp, önceden ısıtılmış fırında 180 derecede, yaklaşık 30-40 dakika pişiriniz.

Afiyet olsun!

.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

EKŞİ MAYALI HAMUR, Ekmekcikız Usulü!

Önceki gün akşamüstü, her işleri bitirip (herişler=sebze ayıklama, salata, meyve yıkama, kaldırma, yemek pişirme) bir de ekmek yapayım dediğimde, aklımda bu olacak (bu olacak=ekşi mayalı ekmek) yoktu.
Peki nasıl oldu?
Şöyle:
Söke un, hazır ekmek unlarını karton kutudaki ikli paketler yanısıra, kiloluk kağıt torbalarda da satmaya başladı.
İşler arasında taze sütten lor yapmak da yer almış ve de lor oluşurken kalan çokca peynir altı suyu elde etmiştim.
Dedim ki, işte kiloluk pakete göre bol malzeme, hadi kolları sıva!
Peynir altı suyunun tümünü koyunca, kiloluk paketteki un az bile geldi ve iki bardak kadar tam buğday unu da ekledim. Yumuşak kıvamlı hamur hazır, kabarması bekleniyor.
Güzel de, hamur bir türlü kabarmadı.
Bekle dur bekle dur, yok olmuyor bir türlü! Baktım kendisi kabarmayacak, daha fazla debelenmedim, hamurun üstüne bir tatlı kaşığı kadar az maya serpiştirdim, kabı hafif ılıtılmış fırına koyup ağzını kapattım ve de yattım uyudum.
Neyse, sabah hamurda kabarma ve hareketlenme başlamıştı.
Sonra gittim geldim gözledim, bizim hamur biraz daha havalandı.
Derken, akşam artık ben bunu ekmek edeyim, vakti geldi dedim. Üzerine iki bardak beyaz un ekleyip, tekrar yoğurdum ve yeniden kabarması için biraz daha bekledim.



Bir kısmına istek üzerine ceviz kattım. Hamurundan yumurta iriliğinde parçalar koparıp, el ayası büyüklüğünde açtım. Ortasına ince çekilmiş ceviz yayıp, rulo şeklinde sardım. Sonra kimini kendi etrafında kıvırıp yuvarladım, kimini simit gibi birleştirdim.
Bakınız, sonuçta böyle oldu fırından çıkınca.

Bu dilim, yuvarlak olanından, kesilince cevizler mermer damarı gibi oldu!
Bu ekmeği, hafif bir peynir veya lorla yemeli ki, ceviz tadı iyice belli olsun.


Bir kısmına yuvarlak sandviç yapıp, ortasına çikolata parçası koyup, avucumda yuvarladım. Onlar pişince, daha doğrusu ılıklaşıp kesilince,  şöyle oldular.

Sabah, iki tanesi oğlumun sandviç paketine girdi, okulda arkadaşlarıyla paylaşacak.

Son parça hamur için  zeytin lezzetini uygun gördüm. arkadaşımın verdiği Aydın'dan gelme iri siyah zeytin tam bu ekmeğe yakışacak dedim.
Bu defa, hamuru ikiye bölüp yaklaşık yirmibeş santim çapında açtım. Çekirdekleri çıkarılmış zeytinleri yayıp, rulo şeklinde sardım ve ekmek kabına yerleştirdim.
Yarım saat kadar, ılık fırının içinde ağzı kapalı olarak kabardılar.
Sonra da bir güzel piştiler.


Ilınmasını zor sabır bekleyip bir dilim kestim. Hımmm, pek nefis, pek! 
.

2 Mayıs 2010 Pazar

BİRALI EKMEK (Yulaf Ezmeli ve Çavdar Unlu - Tavada)

Biralı ekmek yaptım, nefis oldu.
Biralı ekmek demek, su yerine birayla yapmak demek ekmeği.
Bilmem duymuş muydunuz? Bira, eski Mısırlılar zamanında yapılmaya başlanmış, ilk. Tesadüfen bulunmuş bira, daha doğrusu bira yapma yöntemi. Ekmek yaparken bir şeyler eğri gitmiş, sonra doğrusu geldiğinde buyrun size sonuç; en çok tüketilen sıvılardan biri, bira!

Tarifini vereyim size, denemek isteyebilirsiniz.
Aslında tarif bir değil, iki. Doğrusu iki kaynaktan yararlanıp yaptım biralı ekmeği. Sonra malzeme farlılığı nedeniyle, biraz da teknik bir değişiklik sonucu üçüncü bir tarif çıktı.
Başlangıç tariflerim;

Benimki şöyle:

Malzemelerini yazayım önce.

2 bardak buğday unu,
2 bardak çavdar unu,
2 bardak buğday birası,
1 bardak yulaf ezmesi,
30 gram tereyağı,
1+1/2 tatlı kaşığı kuru maya,
1 tatlı kaşığı tuz.

Bir bardak bira ile, bir bardak yulaf ezmesini lapa kıvamına gelene dek pişirdim, ayrı bir kapta tereyağını erittim.
Unları, mayayı, yulaf ezmesini, birayı ekleyip karıştırdım. Tuz ve tereyağını ekleyip yumuşak bir hamur elde edene dek, un ekledim. (Yukardaki un ölçüsü az olursa, siz hamurun kıvamı tutana dek ayarlama yapabilirsiniz.)
Bütün bu işleri akşam yaptım. Gece yatmadan önce, kabarmış hamuru, gazını alacak kadar biraz karıştırıp, ağzını kapatıp tekrar kabarmaya bıraktım.
Sabah, fırını 220 dereceye getirdim. Çelik tencereyi kapağını kapatıp fırına koydum. On dakika sonra, tencerenin içini yağlayıp, un fiskeledim.
Hamuru, spatula yardımıyla sıck tencereye aktarıp, üstüne yine un fiskeledim.
Tencerenin kapağını kapatıp, kırk dakika kadar pişirdim.
Sonra kapağı açıp, dereceyi 180'e düşürüp, bir on dakika kadar daha kızarmasını bekledim.

Ekmek fırından çıktı, tavadan çıkmadı henüz.



Ekmek tavadan da çıktı, telin üstünde soğumakta.



Soğumuş biralı ekmek dilimlenmiş artık, birazdan afiyetle yenecek.

Malzemesinin miktarı veya hamuru mayalama süresi nedeniyle, kara ekmek gibi adeta ıslak yoğunlukta oldu bu ekmeğin iç dokusu. Dilimlendikten sonra kızartıldığında çok leziz oldu.
Deneyenler sevdi!

.